Herkese selamlar! Bugün, uzun zamandır yapmadığım geri dönüş yolculuğunu yapıyorum. Bilenler bilir, bilmeyenler için ise kısa bir hatırlatma yapıp yazıya geçeceğim. Metal Müzik Ansiklopedisi 2012 yılında, amatör bir blog sitesi olarak başlamıştı. O zamanki adı da “Metal Music Share Plus” idi zaten. Fakat aradan geçen onca yıldan sonra artık dolu dolu içeriği ile tam anlamıyla bir Metal Müzik içeriği sitesi oldu. Sitenin ilk zamanlarında yazdığım yazıların çoğu içler acısı durumda olduğu için ben de o yazıları, özellikle albüm kritik yazılarını, tekrardan elden geçirmeye karar vermiştim. İlk 23 albümü yeniden yazdıktan sonra bugün 24 numaralı albüme geldik. O zamanlar fanatik bir şekilde “Trivium” hayranı olan bir kişi olduğum için sitenin ilk yıllarını da Trivium albümleri ile doldurmayı tercih etmiştim. 24 numaralı albüm de Trivium’un belki de en ağır eleştirilere kalan, 2006 yılında çıkan albümü olan “The Crusade”. Trivium’un adeta yerden yere vurulduğu ve “Ascendancy” ile göstermiş oldukları büyük potansiyelin aslında bir illüzyon olduğu söylemlerinin kol gezdiği bir albüm oldu The Crusade. Neden böyle suçlamalara maruz kaldığından ve ben bu suçlamaların neresinde olduğumdan detaylı bir şekilde bahsedeceğim. Şimdi arkanıza yaslanıp, gelişme bölümünü okumaya hazırlanın.
Trivium, Metal camiasında en çok sevdiğim ve en çok taktir ettiğim gruplardan birisidir. Yıllardır büyük beğeni ile dinliyorum. Elbette bu grubun çok büyük düşüş yaşadığı bir dönem oldu. Fakat o dönem kesinlikle The Crusade dönemi değildir. Trivium, temelleri 1999 yılında, Orlando’da atılmış bir Metalcore grubudur. Çok geniş yelpazeli müzik kavrayışı ile Metal’i çeşitlendirmeyi başaran ve 2000 jenerasyonu gruplar arasında belki de en başarılı olanıdır. Elbette burada “Ghost”u hemen söyleyebilirsiniz. Fakat Ghost uzun süreli bir Metal grubu olmadığı için onu bu 2000 sonrası jenerasyona dahil etmeyi pek anlamlı bulmuyorum. Trivium, çok yetenekli insanlardan oluşan bir grup olarak göz doldurmuştur. Grubun ilk albümü “Ember to Inferno” 2003 yılında çıktığında, Metalcore sahnesine oldukça sağlam bir grubun çıkacağı çok net bir şekilde belli oluyordu. Tüyü bitmemiş bu genç adamlar boylarından büyük işlere kalkışmışlardı. Kallavi beste yazımları, abilerine taş çıkarır gitar soloları ve her şarkıyı yukarıya taşıyan davul partisyonları ile ilgi çekmeyecek gibi değildi Trivium. Ember to Inferno sonrası arayı fazla açmadan, 2005 yılında grubun esas patlama yaptığı “Ascendancy” geldi. İşte bu albümle Trivium, öyle alelade bir grup olmadığını ve büyük sahneleri alev alev yakacak bir potansiyele sahip olduğunu gösterdi. Dev organizasyonlar Trivium’un peşinden koşuyor ve Trivium da kendisini en iyi şekilde göstermeye çalışıyordu. Ascendancy dönemi Trivium’un bir anda parlama dönemi olmuştu. Herkes bu grubu merak ediyor, herkes dinlemek istiyordu. “Metallica, Megadeth, Iron Maiden” gibi dev gruplar dahi bu genç gruptan bahsediyordu. Matt Heafy, Corey Beaulieu, Paolo Gregoletto ve Travis Smith’ten oluşan Trivium kadrosu bir armada gibi gövde gösterisinde bulunuyordu. Ascendancy döneminde “Dean Guitars” ile bir anlaşmaya gitti grup ve “Pantera”nın efsanevi gitaristi “Dimebag”in ikonik gitarlarını Trivium gitaristlerine sahnede çalmaları için verdi. Bu anlaşma ile Trivium sahnede Dimebag’e aynı zamanda bir saygı duruşu gösteriyor ve bu büyük jest old-school Metal dinleyicilerinin de beğenisini kazanıyordu. Bu gitarlarla 3. stüdyo albümü için stüdyo girdi Trivium ve ortaya bambaşka bir şey çıktı.
Metalcore grubu Trivium gitmiş, yerine “Metallica”nın ilk zamanlarını andıran enerjik, uzun saçlı, dar kot pantolonlu ve canavar gibi Thrash Metal yapan bir grup gelmişti. Trivium, The Crusade ile herkesi şoka sokmuştu adeta. Matt’in zaten bir Metallica hayranlığı vardı hep. Sadece Matt’in de değil genel olarak bütün grup elemanlarının vardı. The Crusade ile bu hayranlığı göstermiş oldu Trivium. The Crusade, birçok eleştirmen tarafından yerden yere vuruluyor ve grubun bir taklitçi olma çabasında olduğu söyleniyordu. Bütün bu kötü yorumlar devam ededursun Trivium turlamaya devam ediyordu. Ellerinde Dean gitarları ile büyük festivallerden, büyük salonlara gidiyor ve dur durak bilmeden çalıyordu grup. Peki, The Crusade gerçekten de bu kadar kötü bir albüm mü? Gerçekten de Trivium bir özentilik içine mi girmişti. Benim cevabım kocaman bir HAYIR! Trivium, Thrash Metal öğelerini Ember to Inferno’dan beri zaten şarkılarında var eden bir grup. Metalcore ile Thrash Metal zaten girift bir tür. Trivium, The Crusade ile Thrash Metal’in dozajını arttırmış ve gönüllerinden geçen o albümü yapmak istemiş. Birçok grup, kariyerinin bir döneminde ustasına bir saygı duruşunda bulunmak ister. Ya da farklı şeyler denemek ister. Bu çok yadsınacak bir şey değil. Ta ki ortaya dinlenmesi tatsız bir şey çıkana kadar. The Crusade’i işte bu noktada eleştirebiliriz. Albüm normal versiyonu ile 13, Deluxe versiyonu ile 15 şarkıdan oluşuyor. Bu şarkılardan çok azı kulakta hoş bir etki bırakıyor. Bu hoş etki bırakan çok şarkının arasında ise tek bir görkemli şarkı var. İşte bu yüzden The Crusade’i sevmemek anlaşılabilir. Fakat sadece Thrash Metal albümü yaptı diye Trivium’a anlamsızca yüklenmek bana komik geliyor. The Crusade’in açılışı öylesine kötü bir şarkı ile yapılıyor ki sonraki şarkılardan insan umudunu hemen kesebiliyor. “Ignition” bana göre Trivium’un yazdığı en kötü şarkılardan birisidir. Neyse ki albümün geri kalan bu kadar bedbaht bir şekilde ilerlemiyor. Sizlere hemen kulakta hoş etki bırakan şarkıların adını vermek istiyorum. “Entrance of the Conflagration, Becoming the Dragon, To the Rats, The Crusade”. Evet, sadece 4 şarkı benim için bu albümü kabul edilebilir kılıyor. Bunların içinde en görkemlisi ise To the Rats’tir. Bana göre Thrash Metal tarihinin en iyi Thrash Metal şarkılarından biridir. Abartı gelebilir ama gerçekten de öyle. Bu şarkıyı ilk duyduğunuz anda zaten büyüsüne kapılıyorsunuz. Bu dört şarkı haricindeki diğer şarkıların bazı kısımları güzel olsa da genel olarak vasat şarkılar. Bu albümün en büyük sorunu işte bu. İyi bir Thrash Metal albümü olsaydı eğer bu albümü Thrash Metal albümü olduğu için eleştirenlerin hepsi yere göğe sığdıramazlardı. Fakat öyle değil. O yüzden de yemediği tokat kalmadı The Crusade’in. Son olarak da Matt’in vokal performansının baya kötü olduğu bir albüm olarak Trivium diskografisindeki yerini almıştır The Crusade.
The Crusade, vasat bir Thrash Metal albümü. Yine de Trivium bu albümdeki birkaç iyi şarkı ile aslında hala güçlü olduğunu ama bir şeyler denemek istediğini göstermiştir bize. Benim için bu albüm yerden yere vurulacak kadar kötü bir albüm değil kesinlikle. Yerden yere vurulması gereken çok net bir Trivium albümü varsa o da “Silence In The Snow”dur. Bir başka paradoks ise The Crusade sonrası grubun epik albümü “Shogun” gelmiştir. Bugün dahi milyonlarca insanın gözü kapalı birinci sıraya koyduğu Trivium şaheseridir. Ben de bu Shogun’u hala zirveye koyarım. Trivium, büyük bir yetenek grubu. İyi ki böyle bir grup var!
Yeniden yazılma tarihi: 24 Mayıs 2025 / Cumartesi
Albüm Puanı: 7/10
Yorumlar
Yorum Gönder