Albüm Kritik 1135 (The Spirit / Songs Against Humanity)

 


Herkese selamlar! Bugün sizlere kariyerinin başından büyük bir ilgi ile takip ettiğim, Alman Black ve Death Metal grubu “The Spirit”in bu 2024 yılında çıkan (6 aylık) albümü “Songs Against Humanity” adlı albümünden söz edeceğim. The Spirit, benim günlük hayatımda da sıkça dinlediğim ve kendisine büyük bir sevgi beslediğim gruptur. Ne güzel ki grubu kariyerinin başında keşfetme şansım oldu. Tamamen denk gelme sonucu The Spirit’i dinlemeye başladım. Grubun 2017 yılında çıkardığı “Sounds From The Vortex” öylesine güçlü ve heybetli bir albümdü ki sadece ben değil dinleyen herkes bu albümü övmelere doyamadım. Black Metal ve Death Metal’i oldukça güzel bir şekilde birleştiren ve bolca melodik partisyonlarla şarkıları görkemli kılmayı başaran The Spirit, Metal camiasına çok iyi bir giriş yaptı. Ben de grubu ilk albümü ile dinleme şerefine nail oldum. Zaten Sounds From The Vortex’i dinledikten sonra adeta şok olmuştum. Böylesi şahane bir albüme denk gelmek ve her bir sekansı ile albümü sevmek benim için en büyük keyiflerden biri oldu. Bu albümle ciddi anlamda vakit geçirdikten sonra 2020 yılında yeni The Spirit albümü “Cosmic Terror” geldi. Elbette büyük bir şevkle bu albümü dinlemeye koyuldum. Fakat bir anda gökyüzünün en yüksek katından yere çakılmıştım. Sounds From The Vortex’in o güçlü ve görkemli formundan sonra Cosmic Terror ile çok cılız bir iş ortaya koymuştu grup. Bu yüzden de albümü kaç kere dinlersem dinleyeyim bir türlü kanım ısınmadı. Günün sonunda da Sounds From The Vortex dinlemeye devam ettim. Aradan 2 yıl geçtikten sonra The Spirit bu defa bizlerin huzuruna “Of Clarity and Galactic Structures”ı sundu. Ne yazık ki bu albüm de benim yüzümü güldürmedi. Sadece benim de değil o sıralar okuduğum birçok yazıda da bu albümün Cosmic Terror’ün zayıflığını ve sıradanlığını taşıdığını söylüyordu. Doğru söz ne denir! Ben de bir kez daha The Spirit tarafından hayal kırıklığına uğramıştım. Daha da kötüsü The Spirit’i daha ne kadar dinlerim ki veya daha ne kadar bu grubu takip edebilirim ki diye sorularla boğuşuyordum kafamın içinde. Fakat öyle bir ilk albümü var ki grubun yine Sounds From The Vortex’in hatırına The Spirit’e biraz daha şans vermek istedim. Bütün bu dibe doğru hareket halinde olan grafik çizgisi tam dibe ulaşacakken, Alman grup şöyle bir silkelenmiş ve kendine gelmiş. Kozmik zaman dilimini “siktir edip” sonunda insanlığa nefret kusmaları gerektiğini fark etmiş The Spirit. 2024 ve 2025 yılının en mükemmel albümlerinden birini bizlerin huzuruna sunmayı başarmış!

The Spirit'in müziği oldukça kompleks bir yapıya sahiptir. Fakat bu kompleks yapı öyle kafanızı ütüleyen veya sürekli kafa karışıklığı yaratan cinsten değil. Gayet iyi melodik riff yazımları, çok iyi riff yazımları, gitar soloları ve muazzam davul çeşitlemeleri üst düzey bir müzik icra ediyor grup. Bu tür bir icraat her zaman da güzel bir sonuca dönüşmüyor. Tıpkı grubun Songs Against Humanity’den önce yayınladığı iki albümünde olduğu gibi. The Spirit adeta Sounds From The Vortex’in küllerinden bir kez daha doğmuş gibi. Öylesine etkileyici bir albüm olmuş ki her bir saniyesi tüyler ürpertici, her bir saniyesi göz kamaştırıcı. The Spirit, modern ekstrem metalin en büyük oluşumlarından biri. Bunu söylemek belki bazılarınız için çok abartı gelecektir. Fakat grubun ürettiği müziğe, atmosferine ve genel olarak Metal’i özümseme şekline bakarsanız hiç de şaşırtıcı veya abartı bir söylem olmadığını sizler de fark edersiniz. Songs Against Humanity’nin daha kapak resminde ortalığa dehşetin saçılacağını anlıyorsunuz. 2024 yılının en iyi albüm kapak resimlerinden biri ve belki de en iyisi olabilecek bir potansiyele sahip. Bu dehşet verici kapak resmini kaldırıp da albümün içine daldığınızda da hemen dehşet ile karşılaşıyorsunuz. Albümün açılış şarkısı olan “Against Humanity” albümün adını da belirleyen, tek kelimeyle kusursuz bir şarkı olmuş. Bu şarkıyı tek başına kaç kere dinledim bilmiyorum. Albümü baştan sona 4 kere dinledim ve bu yazıyı yazarken de halen dinliyorum. Fakat Against Humanity’i 15 kere falan dinlemişimdir. Bir The Spirit albümü işte böyle açılmalıdır! Öfke dolu, sert, dehşet verici ve tüyler ürpertici! Bu söylediğim sıfatların hepsi albümün her bir şarkısında varlık gösteriyor. The Spirit bu defa hiç öyle yumuşama emaresi göstermeden, direkt olarak mizantropist tarafını en sert şekilde göstermek istemiş ve bunu çok da iyi bir şekilde başarmış. Her bir şarkıda bütün her şeyin kusursuz uyumu, sözlerin dehşet verici kalitesi ve günü sonunda bütünsel olarak ortaya çıkan albümün muazzam atmosferi ile tam bir sanat eseri dinliyorsunuz. Davul partisyonları her bir şarkıyı alıp arşa çıkarıyor. Yazılan gitar riffleri, melodik riffler, sololar, bas gitarın dolu dizgin şarkılara eşlik etmesi… Bütün her şeyin saat gibi işlediği bir albüm dinliyorsunuz. Benim için en göz doldurucu şey ise “Mathias Trautes”in vokal konusunda ne derece üst bir seviyeye eriştiği oldu. Bu adamın sesini zaten çok seviyordum ama bu albümde daha da şahane bir vokal performansı var. Bizlerin hissetmesi gereken o öfkeyi çok iyi bir şekilde ruhumuza enjekte ediyor. The Spirit, Songs Against Humanity ile adeta devleşiyor!


Öyle güzel albümler dinliyorum ki bu sene, keyfime diyecek yok! The Spirit de adeta öfke patlamasını bu albümün içine enjekte etmiş. Hem öfke var hem dramatik sekanslar var. Her şeyi ile tam bir The Spirit işi olmuş Songs Against Humanity. Albümün beşinci şarkısı olan “Death Is My Salvation”ı “Dark Fortress” ile kaydetmiş grup. Bu şarkı da inanılmaz bir sanat eseri gerçekten. Songs Against Humanity, mükemmelliğin tam karşılığı olmuş. Babil kulesinin şaheserliğinin notalara dökülmüş hali gibi bir albüm. Mutlaka dinleyin! Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!


Albüm Puanı: 10/10




Yorumlar