Herkese selamlar! Bugün klavyenin başına biraz geç saatte oturdum ama gün bitmeden bu yazıyı siteye yazmış olacağım. Saat gece 12’yi geçip de balkabağına dönecekmişim gibi bir hava veriyor olsam da yazıyı bugünün saat dilimi içinde siteye girme isteği var. Bunu başaracağım da. Yine bir iki günlük ara vermek zorunda kaldım. Malum hayatımı buraya yazı yazarak kazanmadığım için diğer işimi biraz daha ön plana koymam gerekiyor. Keşke hayatımı buradan kazansam da günde 2 albüm kritiği yazabilsem. Fakat işler öyle yürümüyor ne yazık ki. Yaz dönemi geliyor ve umarım daha disiplin bir şekilde yazıları yazacağım. Bu kadar açıklamadan sonra gelelim bugünün konuğu olan grubumuza. İsveçli “LIK”i ilk albümünden bu yana sıkı bir şekilde takip ediyorum. Her ne kadar grubun ilk albümü 2015’te çıkmış olup, benim onu 2018 yılında siteye yazmam gibi bir gerçek olsa da yine de grubu ilk albümünden bu yana düzenli bir şekilde takip ediyorum. Zaten benim de Lik’i keşfetmem 2018 yılında oldu. Lik, ismi çok dandik görünen bir grup gibi görünse de aslında yıldızlar topluluğu bir grup. Gitarda “Katatonia”dan “Niklas Sandin”, vokalde “Bloodbath”te gitar çalan “Tomas Akvik”, yine “Bloodbath”in canlı performansında yer alan ve “Diatonic”in kadrosunda da yer alan bas gitarist “Joakim Antman” ve davulda da yine birçok grupta aktif olarak çalan “Chris Barkensjö” grubun kadrosunu tamamlıyor. Ayrıca bu adamların hepsi birçok grupta çalıyor. Bütün grupların hepsini buraya yazamadım doğal olarak. Lik’in ne derece sağlam bir grup olduğunu herhalde hepimiz anlamışızdır. Death Metal icra ediyor bu grup. İsveç deyince zaten benim aklıma ilk gelen tür de Death Metal olur. Bu ülkeden çıkan Death Metal grupları gerçekten de çok sağlam oluyorlar ve aynı sağlamlıkta da albümlere imza atıyorlar. Lik, 2015 yılında çıkardığı “Mass Funeral Evocation” ile dikkat çekmeyi başarmıştır. Her ne kadar öyle büyük bir sükse yaratmamış olsa da bu albüm, grubun ilk albümü olması nedeniyle iyi bir adımdı. 2018 yılında gelen “Carnage” ise Lik’in ne derece manyak bir grup olacağının en büyük sinyaliydi. Bu albüm ile Lik, İsveç Death Metalini çok iyi bir seviyede çalmış ve bu defa dikkatleri daha fazla bir şekilde üzerine çekmeyi başarmıştır. Ben de Carnage albümünü dinlemekten hala büyük keyif alırım. Zaten bu albümden sonra gruba daha da ısınmaya başladım. Sonrasında ise grubu takip etmeye başladım. 2019 yılında “Sthlm Death Metal” diye bir EP çıkarmıştı grup. Fakat bu EP’yi açıkçası dinleme fırsatım olmadı ve şu an bile dinlemedim. O yüzden de çok bir fikrim yok. Ben daha çok grubun LP’lerine yönelmiştim. Zaten o EP de 3 şarkıdan oluşuyor ve 2 şarkı önceki albümlerde olan şarkıların canlı performans kaydıydı. O yüzden de bir şey kaybettiğimi düşünmüyorum. 2020 yılında geldiğimizde ise Lik yeni albümü “Misanthropic Breed”i bizlerin huzuruna sunmuştu. Bu albüm ile Lik benim için dinlemekten büyük keyif aldığım Death Metal gruplarından biri olmuştu. Bir önceki albüm olan Carnage ile aynı seviyede ve hatta bir tık daha iyi bir seviyede albümdü. Bu albümü çok fazla dinledim ve dinlerken de Lik’in bu derece üst düzey bir noktaya gelmesinden de büyük mutluluk duydum. Grubun ismini gülünç bulduğum zamandan geldiğim şu zamana bakınca Lik’in bana ağzımın payını verdiğini görüyorum. Şimdi ise “Necro” ile bir kez daha bizlere selam veriyor İsveçli süper grup.
Necro'yu bir haftadır yoğun bir şekilde dinliyorum aslında. Sadece siteye yazma zamanın gelmesini bekliyordum. Albüm kritik listemde genelde sırayla gittiğim için bu albümü yazmak da şimdiye kaldı. Bu süre zarfında da albümü daha çok dinledim ve daha çok analiz yaptım. Albümü dinlerken de bir yandan da yabancı sitelerde bu albüm hakkında ne demişler diye bakıyordum. Kafamda oluşan düşünceler ile onları kıyaslıyordum. Genelde herkes bu albümü çok iyi bir noktaya koymuş. Yalan söylemeye gerek yok. Bu albüm gerçekten de çok iyi bir albüm. Dinlediğim süre boyunca inanılmaz bir keyif aldım. Bir süper grup olduğunu Necro ile bir kez daha sert ve sağlam bir şekilde göstermiş grup. Albümdeki her bir şarkı üst düzey bir Death Metal örneği. Fakat benim biraz daha farklı bir düşüncem var Necro ile ilgili. Bu albümü dinlerken bir yandan da önceki Lik albümlerine de geri dönüş yaptım. Özellikle bir önceki albüm olan Misanthropic Breed’i burada referans olarak göstermek istiyorum. Necro ve Misanthropic Breed arasındaki farklılar neler? İnanın bu iki albümü art arda dinlediğinizde prodüksiyon tercihi (-ki o da çok ufak bir nüansa sahip) hariç hiçbir fark yok gibi. Her şey birbirine çok benziyor. Evet, klasik İsveç Death Metal’ini icra ediyor bu grup ve öyle ahım şahım bir fark da olmaması normal. Fakat bu iki albüm arasında neredeyse hiçbir şey farklı değil. Her şey aynı düzlemde ve açıkçası ben bu iki albümü tek bir albüm haline getirip dinlediğim zaman “Load” ve “ReLoad” birleşimi gibi bir şey ortaya çıkıyor. Load ve ReLoad bile daha farklı iki albümdür. Bu yüzden de ben Necro’yu yeni bir albüm olarak kabul edemiyorum. Daha çok Misanthropic Breed’in kalanıymış gibi geliyor bana. Evet, dinlemesi çok keyifli bir albüm. Çok kaliteli bir iş. Bugün, Lik’i ilk defa dinleyen biri için mihenk taşı bir albüm bile olabilir. Fakat bende öyle ekstrem bir heyecan yaratmadı. Elbette bu albümü de çalma listeme atıp, zevkle dinleyeceğim. Fakat üzerine konuşacak çok bir şeyim yok.
İsveçli Lik’in bu albümde de tıpkı bir önceki albümde ve hatta Carnage’da da olduğu gibi ayın patikadan yürüdüğünü görüyoruz. Bu gayet normal bir seçim. Fakat Misanthropic Breed beni nasıl mutlu ettiyse bu albüm de aynı şekilde mutlu etti. Belki bazılarınız için garip gelecektir ama ben ikisi arasında kalsam Misanthropic Breed’i baştan sona kadar dinlemeyi tercih ederim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8/10
Yorumlar
Yorum Gönder