Herkese selamlar! Bugün sizlere Norveçli Progressive Metal grubu “In The Woods…”tan ve bu yıl çıkardığı “Otra” albümünden sizlere söz edeceğim. Grubu, yeni grup ve bu yıl çıkan yeni albümler arayışımda keşfettim. Progressive Metal dinlemeyi orta seviyede seviyorum. Orta seviyede sevmek demek de belli başlı gruplardan şaşmıyorum demek aslında. Arada sırada In The Woods gibi gruplara denk gelince ve içinde bulunduğumuz yılda bir albüm çıkarmışlarsa ben de farklılık yapıyor ve bu grupların albümlerini dinliyorum. Progressive etkisini birçok türün içinde görebildiğimiz için de özel bir ilgim yok. In The Woods’un kariyerinde neler yaptığına bakmak istediğimde ise, grubun aslında ilk zamanlarında Black Metal icra ettiğini okudum. Yani oldukça keskin bir değişim gibi geldi bana. Norveçli olmasından ötürü etkileşimleri de muhtemelen Norveçli Black Metal grupları olmuştur. Sonrasında ise geminin dümenini ciddi şekilde kırıp, bambaşka bir yola sapmış In The Woods. Grubun isminin sonunda ilk başta yazdığım gibi üç nokta var. Fakat yazının geri kalanında bu üç noktayı kullanmayacağım. Yazım açısından oldukça saçma bir şey ortaya çıkıyor çünkü. 1991 yılında temelleri atılmış grubun. 1999 yılında kadar üç LP yayınladıktan sonra grup kariyerine ara vermiş. Belki de noktalamıştı o dönem, bilemiyorum. 2016 yılında bir dönüş LP’si yayınlamış ve tekrar müzik hayatına devam ettiğini göstermiş. Bu geri dönüş aynı zamanda grubun da gerçek anlamda her şeyden geri dönüşü anlamına geliyor. Progressive Metal grubu olarak kariyerine devam eden In The Woods’un Otra albümünü iki kez dinledim. Şimdi bu albüm hakkındaki duygu ve düşüncelerimi kısaca özetleyeyim sizlere.
Progressive Metal’de dinlediğim gruplardan birkaç tanesinin ismini yazarak ikinci kısma başlamak istiyorum. “Soen, Haken ve Leprous” gibi üç grup ismini buraya bırakıyorum. Bu gruplar bana göre bu türün en iyilerinden. Elbette “Opeth ve Dream Theater” gibi dev grupların varlığını inkâr etmiyorum. Sadece benim dinlediğim gruplar değiller. In The Woods’u dinlemeye başlamadan önce bu grupların tarzına benzer bir yerde olacağını düşünmüştüm. Fakat büyük bir çöküş oldu bu beklentimden. Öylesine keyifsiz, öylesine sıkıcı bir albüm dinledim ki, günün sonunda ne yazacağım arkadaş ben bu albüm için diye düşünmeden edemedim. Klavyenin başına oturunca neyse ki düşünceler parmaklarıma daha hızlı bir şekilde zerk ediyor. Albümün açılış şarkısı “The Things You Shouldn’t Know” ile aslında umut verici bir giriş yapılıyor albüme. Epik bir şekilde giriş yapılan albümün sonrasında içler acısı hale dönüşmesi üzücü oluyor tabi. Gerçi ilk şarkının içindeki bazı geçişler de aslında geri kalan şarkıların sinyalini veriyor. Herhangi bir şekilde seveceğim bir albüm olmadı Otra. Yazılan gitar riffleri Progressive Metal için çok düşük seviyedeler. Herhangi bir etkileyiciliği olmayan birçok riff yazımı var. Bu yüzden de şarkılar da sıradan eserler olmaktan başka bir konumda olamıyorlar. Prodüksiyon açısından herhangi bir sorun yok. Güzel ve berrak bir soundu var albümün. Fakat bu sounda layık şarkılar pek yok ne yazık ki. Şarkıları seslendiren “Bernt Fjellestad” sesi de çok bayık. İnsanın uykusunu getirecek cinsten bir sese sahip ve bence şarkıların seviyesini daha da aşağı çekiyor bu.
Günün sonunda Progressive Metal adına çıkmış zayıf bir albümden sizlere bahsetmiş oldum. Şöyle bir internette bu albüm ile ilgili yazılan yazılara baktığımda da genelde insanların da zayıf bulduğunu gördüm. Bir başka yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 6/10
Yorumlar
Yorum Gönder