2001 yılında ilkokul dördüncü sınıfı bitirmiştim. Evet, o zaman dördüncü sınıf ilkokula dahildi. Yaşadığım şehrin ismini vermeye gerek yok. Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan bir ailenin çocuğuydum o zamanlar. Sonrasında radikal bir karar ile Batı’ya göçmüştük. Bu göçme evresi lise yıllarımın başına denk geliyor. Buralardan bahsetmemin gereksiz olduğunu düşünebilirsiniz. Ben de yazarken düşündüm. Fakat o kadar da gereksiz değil. Yazının devamında anlaşılacaktır. Baba tarafındaki dedem ile zaman geçirmeyi çok seven bir çocuktum. Babaannem ve dedem ile bir süre aynı şehirde yaşadıktan sonra onlar da ben ilkokula başlamadan İstanbul’a taşınmışlardı. Bir noktada benim en iyi oyun arkadaşım olan dedemden ayrılmış ve gerçekten buna çok içerlemiştim. Her okul bitiminde İstanbul’a gitmek ve yaz tatilimi orada geçirmek istiyordum. Fakat çocuktum, tek başıma gidemiyordum. 2001 yılında bu defa ailecek gitmiştik. Hem de tren ile. 24 saat süren bir yolculuk düşünün. Fakat kuşetli vagon denen odalara bölünmüş, yataklı ve 4 kişilik bir ailenin rahatça seyahat edeceği bir tren yolculuğu olduğu için hiç de şikâyet etmemiştim. Ne de olsa dedemi görecektim. İstanbul’a geldik. Dedemin boynuna atıldım. Gezdik. Oynadık. Güzelce zaman geçirdik. O sıralar bir Tarkan hayranı olan amcam da dedemlerle birlikte yaşıyordu. Bir akşam elinde bir kaset ile geldi. Tarkan’ın o yaz çıkmış olan “Karma” adlı kasetini alıp gelmişti. O zamana kadar Tarkan’ın sadece bir iki şarkısını dinlemiş ve çok da ilgilenmemiştim. Zaten çocuktum. Benim çocukluğumda müzik dinlemek gibi bir etkinlik pek rastlanan bir şey değildi. O zamanı daha çok dışarıda, arkadaşlarla hunharca top oynayarak geçirirdik. Ya da dönemin oyunları neyse artık (taso, misket, boncuklu tabanca, akşam karanlığında saklambaç vb.) onları oynardık. Bu yüzden de müzik dinleme işi için öyle spesifik bir zaman ayırmazdık. Fakat 2001 yazında, İstanbul’daki tatilimin neredeyse büyük kısmını Tarkan dinleyerek geçirmiştim. Dedemle biraz vakit geçiriyor, amcam işteyken Karma kasetini alıyor, “Sharp” marka eski ama sağlam ses veren teybe takıyor ve saatlerce dinliyordum. Öyle ki bir haftanın sonunda albümdeki bütün şarkıların sözlerini ezberlemiş ve o çocuksu, bet sesimle evin dört biryanında söylüyordum. Dinlediğim, dinlettirdiğim yetmiyormuş gibi bir de benden dinleyin diyordum ev halkına. İstanbul’da, dedemlerin oturduğu sitede arkadaşlar edinmiştim. Onlarla oynamaya çıkınca ağzımda sürekli Karma albümünden şarkıların nakarat kısımlarını bağıra bağıra söylüyor ve bu albümden herkesin haberi olsun istiyordum. 2001 yazından, Metal dinlemeye başladığım ortaokulun son yılına kadar bu albüm benim için adeta mükemmel müzik nedir ta kendisiydi. Birçok sanatçı, birçok albüm dinliyordum ama hiçbiri Tarkan’ın Karma’sı kadar etkili olamıyor ve beni baştan sona ele geçiremiyordu.
Elbette o zamanlar bu albümü hiçbir şekilde derinlemesine analiz etmiyor, sadece kulağıma hoş geldiği için dinliyordum. Bu albümün değerini anlamaya başlamam ise lise yıllarımın sonunda oldu. Lise yıllarımı artık Metal dinleyen, başka hiçbir müzik türüne ihtimam sağlamayan bir ergen olarak geçiriyordum. “Metallica, Blind Guardian, Slayer, Pantera” gibi grupları dinliyor ve bunlar gibi grupları dinlemeyen adamların yüzüne bakmıyordum. Fakat gönlümün bir köşesinde her daim Tarkan’ın Karma’sı da vardı. Lise arkadaşlarıma söylemiyordum elbette. Fakat ara ara “Hüp”ü açıp dinliyor ve ulan bu ne biçim bir şarkıdır diye mutluluktan dört köşe oluyordum. Lise yılları geçti, üniversite zamanı geçti, iş hayatına atıldım. Zaman geçti. 2001’den bu yana 24 yıl geçti. Tarkan’ın Karma albümü o gönlümdeki yerinden hiçbir şey kaybetmedi. Uzun zamandır bu albüm için bir yazı yazmak istiyordum. Fakat bu tam olarak bir kritik yazısı olmayacak. Bu albümün puanı benim için her zaman 10 üzerinden 10’dur. Bunu daha en başta söylemek istiyorum. Bu yazı, biraz daha bu albümün benim için neden bu kadar büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu sizlerle paylaşmak, müzikal derinliğinin bir pop albümünden beklenmeyecek derecede nasıl inanılmaz olduğundan bahsetmek, ülkemizdeki başarısını ve dünya sahnesinde Tarkan’ı nereye getirdiğinden bahsetmek için yazmış olduğum bir yazı olacak. Aynı zamanda şarkı sözlerine biraz bakacağız ve albümün adının neden felsefi bir isim olduğunu detaylarda arayacağız. Uzun bir yazı olacak. Bu yazıyı başlıklara ayırmayı uygun gördüm. Hem yazının kolay okunması açısından hem de benim daha derli toplu yazmam açısından. Sanırım ülkedeki en kapsamlı Karma albümü yazısını yazmış olacağım. Büyük bir zevkle okumanızı umuyorum. Evet, burası bir Metal sitesi. Fakat Metal sitesinin olmasının yanı sıra aynı zamanda benim sevdiğim belli başlı rafine türlerden yazılar da paylaştığım ve bunu “Özel Yazı” başlığında sunduğumu da hatırlatmak isterim. Bunlara örnek verecek olursam; “Carl Nielsen / Aladdin Suite”, “Adana Çokfonik Koro / Helene Bayard Çan Röportaj”, konser yazıları, festival yazıları gibi daha birçok şey. Bazı yazılar da kendi etiketine sahip. Mesela “Deneme 1-2-3”, gibi. O yüzden de burası sanatın elit yeri. En azından ben öyle düşünüyorum. Öyle olması için de çabalıyorum. Şimdi başlıklarımızı sıralayalım.
1) Karma'ya Gelinen Süreç
2) Karma'nın Kayıt Süreci
3) Müzikal Yelpaze ve Çeşitlilik
4) Felsefi Yaklaşım ve Şarkı Sözlerinin Analizi
5) Ülke ve Dünya Çapındaki Başarısı
1) Karma'ya Gelinen Süreç
Bu başlık ile yazıya başlamak en doğrusu. Çünkü Tarkan yıllar sonra öyle bir albümle geliyor ki bu albümün başarısının nasıl geldiğine bakmak çok önemli. Tarkan’ın 2001 yılında Karma’yı çıkarmadan önce neler yaptığına ve stüdyodaki sürece birlikte bakalım istiyorum. Gerçekten uzunca bir araştırma yaptım ve bu araştırma dokümanlarını okuma süreci sonrası klavyenin başına oturdum. Öyle işkembeden sizlere bir şeyler sallamayacağım. Bu yazının ülkedeki en detaylı yazı olmasını da istiyorum. Bu yüzden buradaki bilgilerin gerçek anlamda analiz edildiğinden emin olabilirsiniz. Yapay Zekâ çağında yaşıyoruz ve ben de haliyle bu cevheri kullandım. Fakat bu cevherin ücretsiz versiyonunu kullanmadım. Detaylı arama yapabilen ve bu arama sonuçlarını referansları ile detaylı bir şekilde verebilen ücretli versiyonundan yararlandım. Yapay Zekâ olarak da “Gemini”yı kullandım. Bunun nedeni çok basit; Google’ın veri cenneti olduğunu ve bu yüzden de daha fazla veriyi, detaylı bir şekilde önüme sunacağını biliyorum. Öncesinde Chat GPT ve Copilot’tan da faydalanmak istedim ama beni tatmin etmedi. Gemini’yın hazır Pro versiyonu da elimde olduğu için yoluma bu arkadaşla gittim. Toplamda 40 sayfalık bir PDF dosyası okudum. Okuduklarımdan notlar aldım. Grafikler hazırladım. Dedim ya bu yazının internetteki en kapsamlı Karma albüm yazısı olmasını istiyorum.
Karma'nın kayıt süreci benim ilgimi çeken en önemli konu oldu. Bu yüzden de bunu ilk sıraya koymak istedim. Öncelikle Tarkan’ın bu albüm gelmeden önce hangi albümleri çıkardığına bir bakalım. Çünkü Karma, Tarkan’ın diskografisindeki en niş albüm olma özelliğini hala taşıyor. Bu albüme gelme aşaması benim için büyük önem arz ediyor. Bir şeylerin değişmesi değil bu sadece. Tarkan’ın direkt olarak Pop kültürüne olan bakış açısının değişmesi ve ülkedeki baskın arabesk kültürünü de yerle bir etmesi anlamına geliyor. 90’lar popu denen ve günümüzde dahi herkesin büyük bir heyecanla andığı o dönemde çıkıyor Tarkan. İlk albümü 1992’de çıkan “Yine Sensiz”e baktığımızda Tarkan’ın aslında ülkemizdeki müzik kültürünü değiştirmek istediğini çok rahatça anlayabiliriz. Daha batı odaklı bir yaklaşımı var. Ülkenin içine saplanmış olduğu arabesk bataklığından kurtulma dönemi 90’lar. Bu kurtulma dönemine aslında birçok sanatçı önderlik ediyor. Bunların başında da “Sezen Aksu” geliyor. Elbette Sezen Aksu rüştünü ispatlamış bir müzisyen ve ses olarak geçmişin de yükü ile 90’lara kadar geliyor. Hatta öyle bir şekilde kendini ispatlamış ki birçok yeni veya dönem sanatçısı eğer Sezen Aksu ile çalışıp veya onun yazdığı bir şarkıyı seslendiriyorsa önü çok açık oluyor. Bu, bir sanatçı için elbette muazzam bir tatmin seviyesi. Fakat o döneme şöyle bir baktığımızda Sezen Aksu ile çalışan sanatçıların günün sonunda aynı matematiksel düzlemde şarkılar icra ettiğini görüyoruz. Bunlar arasında Tarkan da var. Zaten Tarkan’ın ilk iki albümünde Sezen Aksu’nun elinin olduğunu görüyoruz. Her ne kadar Tarkan batı vizyonunu Türk pop kültürüne enjekte etmek istese de bunu sadece kısmı bir şekilde başarıyor. İlk albümden sonra Tarkan ilgiyi üzerine çekmeyi başarmış ve adı sıkça anılır olmuştur. Bu albümün temelinde her ne kadar elektronik müzik etkisi varlık gösteriyor olsa da Sezen Aksu’nun ağır şarkı yazımları daha ön plana çıkmıştır. Bu albümü dinlediğim zaman aynı zamanda biraz da üzüldüm. Çünkü 1992 yılında çıkmış bir albüm olmasına rağmen prodüksiyon kalitesi olarak epeyce geride bir albüm. O dönemin Amerikan ve Avrupa ülkelerinin pop şarkıcıların albümlerinden fersah fersah geride bir kaliteye sahip. Hatta şu örneği de vermekten kendimi alamıyorum. 1991 yılında çıkan “Metallica”nın “Metallica (Black Album)" albümünün prodüksiyon kalitesine baktığımızda dahi günümüzde çıkan bir albüm izlenimi verebiliyor. Elbette işin bütçe kısmı burada önemli rol oynuyor. Bu yüzden Tarkan’ın ilk albümü bence bir başarı hikayesinden çok yoklukta en fazla bu olurmuş zaten dedirtiyor. Bu albümün aranjörlüğünü “Ozan Çolakoğlu” yapıyor. Kaldı ki bu adam Tarkan’ın birçok albümünde de varlık gösteren birisi. Ayrıca bu albümdeki Tarkan’ın sesi de olmamışlığın en büyük göstergesi bana göre. Evet, bir potansiyel var ama o potansiyelin ortaya çıkması bu albüme nasip değilmiş. İlk elin günahı olmaz!
1992 yılından 2 yıl sonra Tarkan bu defa daha büyük oynamıştı. Elektronik altyapının çok da mutluluk vermediği ilk albümden sonra bu defa müzikal açıdan çok daha başka bir boyuta geçiyor Tarkan. Sadece müzikal açıdan da değil, vokal açısından da Tarkan sesini 2 yıl içinde çok daha iyi bir seviyeye taşımayı başarıyor. Bu albümde de bir kez daha Sezen Aksu etkisini görüyoruz. Zaten o zamanlar bu kadınla çalışmayana ekmek yokmuş gibi bir hava da var. Günümüzde geçerliliğini kaybetmiş olan bu olgunun ne denli önemli olduğunu algılamamız gerekiyor. Günümüz Türk Pop müziğindeki pespayeliğe bakınca Sezen Aksu gibi 100 kişinin olması gerekiyormuş gibi geliyor bana. Fakat 90’lar içinse hep aynı şeyleri duymak anlamına geliyor. Bu albümde Sezen Aksu ile Tarkan da beste işine giriyor. Müzikal birikimini en iyi şekilde gösterdiği ilk albüm oluyor "Aacayisin". Bu yüzden de Tarkan’ın müzikal vizyonu bir anda elektronik müziğin tekdüzeliğinden, çok daha fazla enstrümanın kullanıldığı ve pop müzik için gerçekten de kompleks sayılabilecek şarkılar üretmeye evriliyor. Bu, bana göre muazzam bir şey. Mesela “Şeytan Azapta” şarkısının introsuna şaşmamak elde değil. Bir yandan gotik bir hava verirken bir yandan da “Elvis Presley” havası var. Bu şarkının söz ve müziği ise tamamen Tarkan’a ait. İnanılmaz gerçekten! Bu albümle Tarkan’ın aslında biraz daha okült bir taraftan yaklaşımı var. Bu, bir Metal grubu kadar sert ve haşin değil belki ama şarkıların sözlerine dikkatli bir şekilde odaklanırsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Sadece bu da değil! İlk albümden itibaren bir şehvet ve erotizm de Tarkan’ın şarkılarında varlık gösteriyor. Bu da Tarkan’ın zamanın ötesinde olduğunu ve ülke dinamikleri ve anlamsız geleneksel toplumu umursamadan müzik yaptığını bizlere gösteriyor. Tarkan’ın para odaklı bir albüm yapma işine hiçbir zaman girişmediğini ve önce kendisini tatmin edecek bir müzik icra etmek istediğini çoğu zaman söylediğini biliyorum. Bu olgunluk 20’li yaşlarda geliyor Tarkan’a. Düşünün, günümüzde para kazanmak için şarkılarında havlayanlar, ahlayıp ohlayanlar var. Eh, müthiş yeni Türkiye işte! Bu albümle birlikte 90’lar pop müziği denen o yere göğe sığdırılamayan dönem altın çağını yaşamaya başlıyor. Tarkan, ne denli ciddi olduğunu ve bu ülkenin karanlığına ne denli parlak bir yıldız olacağının sinyalini veriyordu.
Yıl 1997, ikinci albümün üzerinden 3 yıl geçmiş. Tarkan, yıldız olduğunu tam anlamıyla göstermek için gelmişti. Hatta bu yıldızın adı uluslararası bir dilde “Star” olarak da ülkemizde lanse edilmeye başlamıştır. “Ölürüm Sana” Tarkan’ın 90’ların sonuna bıraktığı bir bomba olmuştu adeta. Satış rekorları kıran bir albüm. Sadece ülkemizde de değil, uluslararası arenada Türk Tarkan o Star’lığını gösteriyordu. İnanın ben bu satırları yazarken bile inanamıyorum. Fakat bu albüm öylesine büyük bir etki yaratıyor ki herkesin evindeki teyplerde, radyolarda, müzik çalarlarda, araç içlerindeki teyplerde “Şımarık” şarkısı çalınmış bir zaman diliminden bahsediyorum. Bu şarkı, tek başına sadece milyar kez dinlenmiş bir hit! İnanılmaz! Bu şarkıda ve albümdeki birçok şarkıda da yine Tarkan ve Sezen Aksu iş birliğini görüyoruz. Fakat dikkat çeken bir şey var, o da Sezen Aksu’nun katkısının iyiden iyiye azaldığıdır. Tarkan bir tiran gibi oturmuş hemen hemen her şarkıyı tek başına yazmış bu albümde. Elbette iş birlikleri var dediğim gibi. Fakat her şarkıda Tarkan’ın kendi dokunuşu var. Bu, çok önemli. Karma’nın gelmesinden büyük önem arz ediyor. Kendine güveni iyice oturan bir Star var. Yüzde yüz Tarkan şarkısına bir örnek vereyim hemen. Distorsiyonunu daha çok Doom Metal veya Stoner Rock’tan görmeye alışık olduğumuz bir gitar riffi ile açılan “Ölürüm Sana” şarkısı! Bu şarkıyı bir Metalci olarak dinlediğim zaman yüzümde gülümseme hiç eksik olmadı. Şarkı sözleri ile hem şehveti hem de erotizmi üst seviyeye çıkarırken müzikal altyapısı ile o bilindik pop soundunu da yerle bir ediyor. Tarkan şunu diyor adeta; siz beni öyle sıradan pop müzisyenleri ile bir tutmayın! Bu adamın müzikal vizyonuna hayran olmamak elde değil. Sadece bu şarkı için bile bu albüme şapka çıkarmak gerekiyor. Eh, albüme adını veren şarkı olması da cabası tabi. Perküsyon kullanımı, Latin ezgileri, yeri geldiğinde elektro gitar ile yazılan sert gitar besteleri, yaylılar, klavye ile bir kez daha tekdüze bir albüm yapmak istemeyen bir Tarkan görüyoruz. Daha mutluluk vericisi ise Tarkan’ın sesinin tam olarak karakterini kazandığı bir albüm oluyor Ölürüm Sana. Türkiye’de 2.6 milyon ve dünya çapında da hemen hemen bu kadar satan bir albüm Ölürüm Sana. İnanılmaz bir başarı. Bakın bu başarıyı şöyle düşünün. Hem ülkede sağlam pop müzisyenleri var hem arabesk kültürü hala ortalığı tarumar ediyor hem de Rock müzik grupları da pastadan kendilerine pay alıyorlar. Bütün bu çeşitliğin hepsinin içinden geçiyor adeta Tarkan. Tek başına, dediğim gibi, bir tiran oluyor müzik piyasasında. Tarkan, durdurulması imkânsız birine dönüşmüştü artık.
2) Karma'nın Kayıt Süreci
2000 yılında Tarkan askere gidiyor. Bedelli askerlik ile 1 ay askerlik yaptı. Askerlik sonrasında ise kafasındaki düşünceleri söze ve besteye dökme zamanı gelmişti. Birçok şarkı aslında önceden hazırdı. Fakat son haline gelmesi elbette stüdyoya girince gerçekleşmiştir. 1997 yılında çıkan “Ölürüm Sana” albümü nispeten iyi bir prodüksiyon kalitesi ile gelmiş olsa da her sene ilerleyen teknoloji elbette müzik dünyasında da kendisini hissettiriyordu. Fakat bu hissetmeyi en az yaşayan ne yazık ki ülkemizdeki stüdyolardır. Bunun çok basit sebebi var: Maddiyat. İstanbul’daki kayıt stüdyolarında o dönemler ekipman sıkıntısı hep varlık göstermiştir. Gerçi günümüzde de çok farklı değil. Fakat Avrupa ve ABD’deki kayıt stüdyoları almış başlarını giderken ne yazık ki burada işler öyle değildir. Hatta bazı Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde bile çok kaliteli ekipmanlar kullanan stüdyolar var. Bu yüzden de Tarkan’ın aklındaki şeyleri gerçek anlamda kaliteli bir ses altyapısı ile birleştirmesi gerekiyordu. Milenyum çağını yakalamış bir prodüksiyon kalitesi ile albüm kaydetmek istiyordu. Karma, ses kalitesi ve müzikal çeşitlilik olarak referans noktası olacaktı. Bu, daha bilinmiyordu. 2000 yılının kasım ayında stüdyoya giriş yapıyor Tarkan. 6 aylık bir kayıt süreci oluyor. Albümü 4 farklı ülkede kaydediyor. Evet, Tarkan eldeki bütün imkanları zorluyor. Çünkü Karma albüm projesi onun için çok önemliydi. O zaman bilmiyordu belki ama kariyerinin en iyi albümünü kaydetmek için kolları sıvamıştı. Türkiye’de “İmaj Stdüyo” ve “Erekli Tunç Stüdyo”da vokal kayıtlarını ve bazı enstrüman kayıtlarını yapıyor. Özellikle vokal kayıtları bu albümde büyük öneme sahip. Albümü dinlediğinizde de Tarkan’ın en iyi vokal performansının Karma’da olduğunu çok rahat anlarsınız.
Tarkan bu albüm öncesi kendi plak şirketi olan “Hitt Müzik”i kurarak kararları artık kendisi almak istemiş ve Karma’nın vokalleri içinde ciddi bir yatırım yapmıştır. İstanbul Plak ve Hitt Müzik ortaklaşa bu albümün dağıtımını üstlenmiştir. Vokal kayıtları ülkemizde yapılan Karma’nın ikinci durağı bu defa Mısır oluyor. Kahire’deki “Etap Stüdyo”da bu albümün özellikle Orta Doğu motiflere sahip şarkılarının partisyonları ve perküsyonları kaydediliyor. Özellikle perküsyon kısmında dünya çapında tanınan Mısırlı “Hossam Ramzy” Karma’nın ritmini belirliyor. Tarkan, gerçekten büyük oynuyordu. Ramzy’nin yanı sıra ülkemizin de önde gelen perküsyon sanatçılarından “Cengiz Ercümer ve Seyfi Ayta” da bu albümde yer almıştır. Sıra Karma’nın kayıt sürecinde Avrupa ayağına gelmişti. Fransa’da, Le Val’deki “Studio Miraval” bir sonraki duraktı. Bu stüdyo öyle alelade bir stüdyo değil. Bu stüdyoda “Pink Floyd”un meşhur albümü “The Wall” kaydedilmiştir. Tarkan’ın buraya seçmesindeki en önemli nedenlerden biri de budur. Sadece kaliteli bir ses stüdyosu olmasından değil, aynı zamanda bu ortamın havasını solumak ve havaya girmek istemiştir. Karma felsefesini en iyi şekilde hissederek albümü yaratmak istemiştir. Albümün son dokunuşları ise ABD’de New York’taki “Cutting Room” ve Los Angeles’taki “Studio Pacifique”te yapılmıştır. Mastering ve son miksaj buralarda yapılmış ve albüm final sürümüne ulaşmıştır. Buralarda yapılan son düzenlemelerden sonra albüm öylesine güçlü bir sounda ulaşmıştır ki hem Batı müziğinin en güzel örneklerinden biri hem de Orta Doğu motiflerine sahip şark tarafının en iyi temsilcilerinden birine dönüşmüştür. “Brad Gilderman” gibi çok geniş vizyonlu bir ses mühendisi ile albümün son halini getirmiştir Tarkan. Bu arada bütün bu ünlü stüdyolar, ünlü isimler de Tarkan isminin ne demek olduğunu farkındalardır. Bu yüzden de Tarkan imajına en uygun olan için büyük çaba sarf etmişlerdir. İmaj derken de Tarkan, Karma ile de kendine yeni bir imaj belirlemiş ve muhtemelen en ateşli ve en yakışıklı göründüğü zaman Karma’nın zamanı olmuştur. Buna daha sonra geleceğiz. Peki, Tarkan neden dünyayı dört döndü bu albümü kaydetmek için? Sadece hava atmak, caka satmak için miydi? Sadece gösteriş için miydi bütün bunlar? Hayır. Tarkan, bir önceki albümü Ölürüm Sana ile dünyada adını duyurmaya başlamış ve pop müziğin yeni starı olarak gösterilmekteydi. Fakat bilinirliği elbette çok büyük değildi. Tarkan’ın bu ülkelere gidip, kayıt sürecini bu şekilde bölmesinin en büyük amacı dünya klasmanında bir albüme imza atmaktı. Gerek ses kalitesi gerek müzikal çeşitliliği gerekse de Tarkan’ın vokal derinliği ile her şeyin kusursuz olması gerekiyordu. Oldukça zor bir kayıt süreci olduğu aşikâr. Bütün bu zorlukların tek bir hedefi vardı; muhteşem bir albüm ortaya koymak! Aşağıda Karma’nın prodüksiyon ekibinde yer alan isimlerin tablosu var. Bu tabloya gerçekten dikkatli bir şekilde bakma ve Karma’nın ne derece titiz bir şekilde yaratıldığını anlamak lazım.
3) Müzikal Yelpaze ve Çeşitlilik
Müzikal yelpaze ve çeşitlilik başlığı aslında günümüz pop dünyasında hemen hemen geçerli olmayan bir başlık. Çünkü artık tekdüze şarkı yazımları ve sınırlı enstrüman kullanımları ile yaratılan pop albümleri görüyoruz. Bu sadece ülkemizdeki pop kültürünün geldiği nokta değil, dünya genelindeki pop müzikte de aynı eğilim var. Özellikle teknolojinin oldukça ilerlemesi, beste yazımlarını da daha kolay bir tarafa itmiştir. Akustik enstrümanlar yerine daha çok bilgisayar programları ile kaydedilen albümler pop müziğin artık bir gerçeği olmuştur. Bundan Tarkan da etkilenmiştir ne yazık ki. Özellikle Tarkan’ın son iki albümüne baktığınızda bu etkiyi rahatça görürsünüz. Fakat ne güzel ki albümün bütünün saran bir şey yok. Tarkan’ın biraz da çağın gerisinde kalmamak adına bu tür saçma işlere giriştiğini düşünüyorum. Çünkü Karma albümünün müzikal yelpazesine baktığınızda şaşırmamak ve hayran kalmamak elde değil. Müzikal olarak adeta bir doğu-batı sentezi var. Bunun neden böyle olduğundan yukarıda detaylı bir şekilde bahsetmiştim. Karma ile Tarkan müzikal vizyonunu da zirveye çıkarmış ve enstrüman çeşitliliğini ciddi şekilde arttırmıştır. Bu yüzden de bu albümü dinlediğiniz zaman hiç de öyle yapay bir şey duymuyorsunuz. En yetenekli müzisyenlerin bir araya geldiği ve Tarkan’ın kafasındaki düşünceleri oldukça iyi bir şekilde notalara döktüğü bir albüm Karma. Bu albümü dinlerken hem dans edebileceğiniz hem de hüzünlenip, üzerine düşüneceğiniz şarkılar var. Balad denilen şarkı yazımları pop kültüründe epey bir süredir var. Bu ağır şarkıların konusu da genelde aşk ve romantizm üzerine oluyor. Tarkan ise bunu da bir üst seviyeye çıkarıyor ve işin biraz daha felsefi ve sosyolojik kısmına giriyor. Tarkan’ın gerçek anlamda olgunluğa eriştiği bir albüm olduğunu buradan da anlayabiliriz. Hem müzikal anlamda hem de şarkı sözleri anlamında çok daha olgun ve rafine bir albüm Karma.
4) Felsefi Yaklaşım ve Şarkı Sözlerinin Analizi
Tarkan, Karma albümüyle işin sadece eller havaya kısmını veya eğlendirme kısmını bir tarafa bırakmıştır. Bu defa bu mutluluk verici öğelerin yanına ciddi anlamda düşünsel bir taraf da koymuştur. Tarkan bu albümünde biraz daha varlık felsefesine kaymıştır. Elbette bunu bilinçli bir şekilde, felsefi doktrinleri yerine getirmek için yapmamıştır. Fakat yazılan şarkı sözlerinin tematik olarak bu felsefi düşünce etrafında gezdiğini anlıyoruz. Diğer taraftan albümün adı da aslında bir felsefi düşüncenin ürünüdür. Karma’yı anlatabilecek en iyi söz aslında bizde atasözü olarak verilmiştir. “Ne ekersen, onu biçersin” atasözü tam da Karma düşüncesini açıklamaktadır aslında. Yapılan her eylemin sonucuna katlanmamız gerektiğini işaret eder bu düşünce. Tarkan, bu yüzden albümün genel atmosferini de bu düşünce etrafına inşa etmiştir. İçinde aynı zamanda neden var olduğumuzu da anlatmaya çalıştığı sekanslar vardır. Aşk temalı şarkılarda bile ilişki içinde yaşanan iyi, kötü ne varsa hepsinin neden-sonuç ilişkisi ile açıklanabileceğini söyler. Diğer taraftan “Verme” şarkısına baktığımız zaman bu defa bireysellikten çıkıp daha çok toplumsal bir tarafa yönelim görürüz. “Verme, akıl verme – Vereceksen huzur ver” sözlerine baktığımızda, boş laflar duymak istemeyen, insanların ruhunu emen ve bilmişlik taslayan insanlardan uzaklaşmak isteniyor. Bütün bunları duymak istemeyip, sadece huzur aranıyor. Bu da günümüzde de hala geçerliliği olan bir şey. En çok açlığını çektiğimiz şey; huzur. Bir diğer şarkı olan “Uzak” da yine çok çarpıcı sözlere sahip. Diyorum ya Karma öyle sürekli eller havaya dinleyeceğiniz, içi boş aşk şarkılarından oluşan bir albüm değil. Bu şarkıda geçen “Karnı tokken sızlanandan, düşmanına dost durandan, el içinde ağlayandan, uzak tutun beni” sözleri yine toplumun sorunlarından bir başkasına yönelmektedir. İki yüzlülük toplumların en büyük sorunlarından bir başkasıdır. Tarkan da artık bu insanları etrafında görmekten ve toplumun içinde var olmalarından sıkılmıştır. Bu insanlardan kaçmak ister ve onlardan olabildiği kadar uzakta hayatına devam etmek ister. Aslında hepimizin istediği gibi. Karma’nın düşünsel tarafının bu derece yoğun olması pop kültürünü de aslında alaşağı eden bir şeydir. Çünkü pop denince akla gelen o eğlencelik müzik kavramına bir balyoz indirmiştir. Hayatın tesadüfler yerine sürekli neden-sonuç ilişkisi ile devam ettiğini anlatmaya çalışmış Tarkan. Bu yüzden de bu albüm aslında evrenselliğin albümü olarak da görülebilir.
5) Ülke ve Dünya Çapındaki Başarısı
Karma albümü milenyumun başına damgasını vurmuş, sanatsal yönü ağır basan bir albümdür. Böylesi bir albümün ticari anlamda başarı getirmesi çok da olası değildir aslında. Fakat 2000’lerin başındaki Türkiye’de bu albüme öylesine sahip çıkıldı ki, Karma aynı zamanda gelmiş geçmiş en büyük ticari başarılardan birisi olarak tarihe geçmiş oldu. Çünkü yozlaşmanın henüz bütün ülkeyi sarmadığı, entelektüel insanların kendilerini güvende hissettiği, ülkenin henüz karanlığa sürüklenmediği bir zamanda geldi bu albüm. Arabesk ile tüm ülkeyi bataklığa sürüklemeye çalışan avam tabakası şarkıcıların üstüne bir meteor gibi düştü Karma albümü. Hem onları yaktı hem de büyük bir ışık huzmesi ile karanlığı deldi geçti. Bataklık kurudu, sivrisineklerin sesi kesildi. Bu albümün başarısını en güzel bu şekilde anlatabilirim ben. Günümüzde ne denli iğrenç ve yozlaşmış bir müzik kültürü olduğuna hepimiz şahitlik ediyoruz. Artık o kurumuş bataklık tekrar sulandırıldı ve kan emici sivrisinekler tekrar çoğunluk oldu. Arabesk tekrar hortladı. Hem de en pespaye ve aşağılık bir şekilde. Rap, pop demeden hepsi bu arabesk kültürüne tekrar kanalize oldu. Günümüzde ülkemiz insanının çoğunluğunu bir müzik zevki olduğunu hiç düşünmüyorum. Zaten müzik denen fenomenin bu kadar kapsayıcı olmasına da anlam veremiyorum. O yüzden Karma, çıktığı yıl ve sonraki birkaç yılda da öylesine büyük bir ticari başarı yakaladı ki, sadece ülkemizde değil, dünya çapında bunun rakamlara yansıdığını görebiliyoruz. Türkiye’de birkaç yıllık süreçte 2 milyon satış rakamına ulaşan Karma, dünya çapında ise yaklaşık 4 milyon satış rakamı ile büyük bir rekor kırmıştır. Sadece “Kuzu Kuzu” single’ı albüm çıkmadan önce 500.000 satış rakamı ile rekor kırmış ve ülkede tüm zamanların en çok satan teklisi olmuştur. Rusya’daki müzik piyasasında zirveye oturmuş bir albümdür Karma. Öyle alelade veriler değil bunlar. Aşağıda da tablo şeklinde sizlerin huzuruna sunmuş olacağım.
* Sadece Spotify'da Karma albümü 212 milyonu geçkin dinleme sayısına sahiptir.
Bu uzun ve detaylı yazının sonuna geldim. Buraya kadar ilgi ile okuyan herkese çok teşekkür ederim. Uzun bir zamanımı aldı bu yazıyı yazmak. Çok fazla okumalar, çok fazla araştırmalar yaptım. Verdiğim emeğin ne denli büyük olduğunu bizzat kendim biliyorum. Günün sonunda ortaya koymuş olduğum bu yazıdan oldukça memnunum ve gururluyum. Metal Müzik Ansiklopedisi’nde çocukluğumdan bu yana beni en çok etkileyen Karma albümünü yazmak benim bir başka hayalimi gerçekleştirdiğim anlamına gelmektedir. Alt toplumlara inat, elitist olarak yaşamayı tercih eden herkese selamlarımı ve sevgilerimi iletiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder