Herkese selamlar! Bugün de Avustralya kıtasındayız. Bu aralar art arda gelen Avustralyalı ekstrem gruplara ve onların albümlerine heyecanla bakıyor, dinliyor ve analiz ediyorum. Sağ olsun Spotify’ın keşfetme algoritması bu şekilde çalışıyor. Eğer bir Avustralyalı grubun albümüne denk geldiyseniz, sonrasındaki keşiflerinizde de ekseriyetle aynı menşeili albümler karşınıza çıkıyor. Bugün sizlere bahsedeceğim grup da yine yeni kurulmuş Metal gruplarından biri. 2021 yılında Metal camiasına giriş yapan “Hebephrenique” için Metal Archives’ta Blackened Death Metal grubu deniyor. Fakat ben grubun bu yıl çıkan albümü “Decathexis”i dinlediğim süre boyunca Blackened Death Metal’e dair pek bir şey göremedim. Çünkü grubun tarzı ve tavrı bu yönde değil. Daha çok Avangt-garde Black Metal, Avant-garde Death Metal ve Experimental Death Metal sentezi bir tür icra ediyor grup. Bu yüzden de Blackened Death Metal gibi daha az kompleks olan bir türü bu gruba nasıl etiketlediler bilemiyorum. Hebephrenique’in 2023 yılında çıkardığı ilk EP’si “Non Compos Mentis” belki bu tarzda olabilir. Bilemiyorum. Çünkü ben grubu bu sene çıkardığı Decathexis ile keşfettim. O yüzden de bu albüme dayanarak, grubun icra ettiği müziğin Blackened Death Metal falan olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Normalde pek yapmadığım bir şey olan grubun adının ne anlama geldiğini açıklama işini burada yapma gereği duyuyorum. Hebephrenique’in Türkçe karşılığı yok aslında. Yani dilimizde de “Hebefreni” olarak telaffuz ediliyor. Şizofreninin bir alt tipi olarak tanımlayabiliriz. Grubun da zaten tema olarak seçtiği konular genellikle mental sıkıntılar ve mental bunalımlar olarak görünüyor. Bu yüzden de grup ismi ile müstesna bir konu ile müziğini dile getirmiş oluyor. Blackened Death Metal olmayan bu grubun bu tür şizofrenik atmosferi yansıtması için gereken tür de tama olarak deneysel ve avangart alt türler olmalı zaten. Grup da bunu çok iyi biliyor ve ona göre Decathexis albümünü şekillendiriyor. Atonal riff yazımlarından tutun da, daha alt ses düzeyiyle gösterilen vokal performanslarına ve yine davulun da aynı düzensiz ve pervasızlıkla şarkılardaki varlığına kadar her şey adeta bir akıl tutulmasının sesli hali gibi. Böylesi dehşet yaratıcı gücü olan grupları her zaman başka bir kefeye koyuyor ve onların müzikal yeteneğinin başka bir seviyede olduğunu düşünüyorum. Sesleri düzenli bir şekilde enstrümandan çıkarmak bir dertken, düzensiz ve bozuk seslerle bir uyum yakalamak bambaşka bir dert. Bunu çokça kez “Deathspell Omega” ve “Blut Aus Nord” gibi bu işin ustası gruplardan dinledim ve dinlemeye de devam ediyorum. Bu Metal türü bana aynı zamanda Hollandalı ressam “Bosch”un triptik tablolarındaki kaotik ortamı hatırlatıyor. “Dünyevi Zevkler Bahçesi”nin sesli hali gibi bir müzik icra ediyor Hebephrenique. Ben de bu görkemli oluşa kayıtsız kalamıyorum. Elbette Blut Aus Nord veya Deathspell Omega gibi çok arşa çıkmamış Hebephrenique. Fakat o yolda ilerlediği de su götürmez bir gerçek. Bu sene dinlediğim en özel albümlerden biri oldu Decathexis.
Yakından takip edeceğim bir başka grup daha keşfettiğim için çok mutluyum. Üstelik bu grup tam anlamıyla aykırı ve niş bir sanat sergiliyor. Eğer sizler de atonal, düzensiz ve kaos ortamını bir arada duymak istiyorsanız Hebephrenique’in Decathexis albümüne mutlaka bakın. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Albüm Puanı: 9/10


Yorumlar
Yorum Gönder